Öne çıkan

İlk Blog Gönderim

Kendinizi Anlamlandırmak.

Kendiniz olun, diğer herkes çoktan kapıldı.

— Oscar Wilde.

          Kendini Anlamlandırmak

    “Ben” duygusunu yaşatabilmeli ve onu hissettirebilmeli insan. Öncelikle kendini tanımalı, içini ve dışını iyi bilmeli, kendini iyi ifade edebilmek için.

            Bizler kendimizi tanımadan başkalarını tanımak, onlar olmak isteriz. Bilmeyiz ki her birey kendi yeteneklerini bilse, farklılıklarını ortaya koyacaktır. Çok kafa yormayız “kendimiz” hakkında. Çoğu kişi öyle diyelim… Elbet sürekli kendi kusurlarını ve iyi yönlerini düşünenler ve görenlerde var. Düşünmeyi seven ve sevmeyen de var . Çok yormayız kendimizi, düşüncelere kapılıp gitmek istemeyiz. Bazen mutluyuzdur; çünkü sadece iyi yönlerimizin farkındayızdır. İyi bir ruh haline sahipsek iyi oluruz . Ruhen iyiysek yoktur bizden daha iyisi. Ya kötü yönlerimize gelirsek, hiç düşünür müyüz bu olumsuz huylarımızı ? Bence çoğu zaman hayır. Yormak istemeyiz, canımızı sıkmak istemeyiz negatif düşüncelerle. Çevremizdekiler bizi bazen olumsuz yönlerimizle görür ve bunu bize dile getirir. Getirmeyenlerde vardır arkamızdan söylenen sözler kulağımıza geldiğinde bir soğuk duş alırız sanki. Güzeldir insanın kendini tanıması, korkmamalı her yönüyle kendini anlamlandırması gerek. Bunu yaparken de dışardan gelen seslere kulak asmamalıyız.

Kabul eder insan kendini olduğu gibi. Kimsenin lafına ihtiyaç duymayanlar vardır. Vurdumduymaz olmayı çok iyi öğrenmiş olanlar vardır, her şey de soğuk kanlı olmayı becerebilenlerdir o kişiler. Aslında dışarıdan gözüktükleridir, kendini gösterdikleridir bunlar. 

“İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez  Atasözü bu sözü  tam yerinde açıklıyor bence. Bazen sessizliğin olduğu yerde gözlerdir konuşan.

  Sonra kaybettim değerli varlıkları mı diye düşünür. Hiçbir şey kaybetmez bence. İnsan,” insan” olduğu için ihtiyaç duyar kendini anlatmaya. Kendi içindeki değerli ve görülmeyen sırları döküvermelidir. Burada kim o her şeyi anlatabileceğim kişi dermişsiniz gibi duyuyorum . Vardır etrafımızda değer verebileceğimiz insanlar. Kardeşin yerine koyabilecek kişiler, ruhunu tamamlayacak kişiler.

            Anlamlandırabilir insan kendini tanıdıkça, kendini sevdikçe. Sevmeli her şeye rağmen kendini . Farklılığını koyabilmeli ortaya. Tutunabilmeli kendi yaşamı için hayata sımsıkı. Çevresindeki insanları tanımalı ki kendini tam  anlamıyla farklı kılabilmeli. Herkese değer vermeli kişi ; fakat kendine ayrı bir değer verip ” kendini anlamdırabilmeli”.

Oltanın Ucundaki Balık

 Hayatımızda istekler sonu olmayan bir yol gibidir. İnsanlar olarak hep daha fazlasını isteriz. Yemek, içmek, gezmek hayatı yaşamak ve ebedi huzur. 

   Bunları isterken birtakım zorluklarla baş başa kalırız, bu zorluklarla mücade ederiz edebildiğimiz kadar.

    Hayalimiz, geleceğimiz için birçok yol çizer ama tam ortasında kalırız. Gideceğimiz yol çoktur ama nereden başlayacağımız hep muammadır. Başkaları çizer bizim yolumuzu, bizim hayatımıza yön verir çoğu zaman. Elbette bitmek bilmeyen yollardır. Bir umut vardır hep aklımızda. Kalbimizde saklarız neşeyi, huzuru ve tüm yaşanmışlıkları. Bir balık misali tutuldun mu oltaya her çırpınış boşadır çoğu zaman . Oltadaki yeme kanmışsındır. Birilerinin yemi olmuşsundur akşam yemeğinde. 2 seçeneğin var ya o oltadan şans eseri kurtulacak ya da birilerin sofrasında yemek olacaksın. Şanslı olan kurtulur sonsuz derin sulara karışır ve bir nebze rahatlar. Ya kurtulamayan ? Hayaller, yaşanmışlıklar ve tüm gelecek başkasının elinin altındadır artık. Kadere teslim olmuşsundur oluru yaşarsın, artık zordur kurtuluş o oltadan. Bitmek bilmeyen isteklerimizi bir başka istek takip eder. Biz istedikçe başkaları da daha çok alır elimizden umutlarımızı, karın tokluğu uğruna verdiğimiz çabayı , emeklerimizi… Bir kelebek misali  1 gün ömrün var dün yerde sürünürken bir gün uçup gideceğiz ebediyete. Geride kalacak huzur-neşe-hüzün . Arkana bile bakmayacaksın belki de . Yaş ilerledikçe olgunlaşacak tıpkı bir ağaç gibi önce yapraklarımız yeşerecek sonra çiçek vereceğiz. En çok da istediğim bu ya kendimden çevreme bir fayda dokunması. Yaşadıklarımın tek bana değil herkese ders misali olması. Geçmişi tamamen silip atmayı öğrenmek ve öğretmek istiyorum. Tüm yaşanan olumsuzlukları.Önüne bakmalı balık misali kurtuldun mu oltadan özgür olmalı başkasının oltasına takılmadan yüzmeli . Bir gün av olacağını bile bilse geride bıraktıklarını artık aldanmamalı. Hissederek yaşamalı, sevmeli, sevilmeli . Anlamalı , anlaşılmalı ve hayatı tadabilmeli.

Bir balık misali kaçabilmeli, özgür olmalı derin sonsuzluklarda ! 

Etiket:Balık,Oltanın Ucundaki Balık, Huzur, Sakinlik

Sürprizler

                                                                 Hayattaki  Sürprizler

      Hayatımızdaki ufak tefek sürprizlerdir insanı mutlu eden, hayatına renk katan, mutluluğuna dokunan sihirli eldir.

      Hızlıca akan saatler, geçen aylar, yıllar insanı olgunlaştırır. Bir ağaç fidanı gibi yaşadığımız acı-tatlı hikayeler bizi olgunlaştırır. Umutlanır ve bir ışıkla açarız bir çiçek gibi.

Yaşadıklarımız bizim hayata dair dik duruşumuzu etkiler. Hele bir de yaşama gayende yanında elini sıkıca tutan varsa fırtına çıksa, alabora edemez denizin ortasındaki ufak sandalını. Okyanus da dalgalar alır sandalımı bir oraya bir buraya sallandırır seni alabora etmedikçe dalganın götürdüğü yere sürüklenir gidersin. Okyanusun maviliğinde dalar gözlerim.Anlamsız bir dalıştır bu dalgınlıklar. Denizdeki balık misali bi ordan bi oraya süzülürüm sonsuz okyanusun maviliğinde Koskoca okyanusunun ortasında kalmış tek bir balık misalidir. Yol ararız dost ararız. Korkularımız sarmıştır etrafımızı o an karanlıktan bir çırpınışta uyanırız. Gökyüzüne kafamızı kaldırdığımızda güneşten gözümü açamam bir ışıktır ufukta olan. Beni aydınlatan yolu gösteren. Sanki gülüyor o güneş yüzüme baka baka kahkalar atıyor sanki bana. Bir gülüşü varki içimi ısıtan. İnsanı bir hayaller alemi alır götürür. Ufak sürprizlerdir seni hayatta yüzünü güldüren gülme sebebin olan. Bir çocuk gibi ufak sürprizlerle mutlu olmasını bilmeli yüreğinde o mutluluğu hissetmeli. Hayallere dalmalı geçmişin tamamen yitip gittiği gelecekler içinde kaybolmalı, hayallerle de olsa uçabilmeli bir kuş gibi göklere. Sürprizlerle daha anlamlı olmalı hayat paylaşmalı tüm sevdiklerinle.

      Ufak sürprizlerdir seni mutlu eden, yeni ufuklara açan gözlerini tekrar dünyaya çeviren.

Sen’Li Hayat


            Güzeldir yaşamak, gülmek ve aşkı yaşamak. Güzel olan ki SEN’le birlikte olmak ve Sen’li bir hayat yaşmak, düşlemek.

Gözlerinde gördüğüm baharları sen göremiyorsun. Mevsimler gibi değişiyor mutluluğun ; ancak her mevsim farklı bir gülüşün var bir o kadar tatlı bir o kadar masum.

            Yine oturdum düşünüyorum seni ve hayallerimizi. Biraz tembelliğe veriyorum hayatı 2. plana atıyorum senden sonra . Hayat küsüyor sen küsüyorsun bana bazen. Hayat işte o hep beni mutlu mu etti sanki? Ya sana gelince sen küsebilir misin gerçekten bana ? Küsmüş gibi yaptığında bile çok inandırıcı gelmiyor. Düşünemiyorum ki ayrı bir hayatımızı olabileceğini , aramızda engeller olabileceğini . Engel dedim ya aslında her ilişkide vardır bu engeller. Kimisi bunu görür erken pes eder kimisi devam eder. Seninle birlikte karlı yollarda bata çıka, zorlana zorlana adım atmak ne güzel elinden tutup. Zordur değil mi yürümek karlı havada? Sen hiç bataklık yollarda yürüdün mü peki ? Ben senden önce hep bataklık yollardaymışım gibi . Battım çıktım , battım çıktım hep. Elimden tutan olmadı , tutunduğum dallardı , ağaçlar uzatmıştı ellerini bana. Sımsıkı tutup kendimi çıkarırdım hep o çukurlardan, bataklıklardan. Sonraki iki yol gördüm birinde güneş birinde zifiri karanlık. Korkmuştum karanlıktan ve ışığı seçtim. Ucuna doğru yürüdüm o yolun; sen olduğunu bilsem çoktan yanına koşup gelmiştim. Bana bakışın ve elimden tutuşun hayattı. Sen’li Hayattı güzel olan onu gördüm

            Rüyada gibiydim çoğu zaman, hep bir yol seçimleri vardı önümde. Bazen iki , bazen 4 seçenekli yollar. Hangisinden gideceğimi bilmezdim. Şimdi çok iyi biliyorum ışığı gördüm mü orada sen olduğunu görür koşarım sana. Koşarken çocuklar gibi elimi kolumu sallar oradan eğilir elime bir çiçek alır onu tam saçlarının arasına koyarım. Güle diken verilir mi ? İşte orada hata yapıyorum  🙂 Son umut son ümit ve son güvenim 🙂

                                   Sen’Li Hayat                                      


Güneş görmesem güneş sanırdım seni

Ay görmesem dünyadaki  gecemi aydınlatan sen sanırdım!

Seni görmesem hep hayallerde yaşardım,

Seni sevmesem Ask’ı anlamazdım. 

Bitmek Bilmeyen Oflarımız ve Ohlarımız.

      Yaşamımızda nefes aldığımız bi oh’larımız vardır bir de pişmanlıklarımızı yaşadığımız ah’larımız vardır.Yaşamımız boyunca ne hayallerimiz biter ne sıkıntılarımız ne de ümitlerimiz. Her zaman bir sıkıntıdan kaçmak ister bir başka sıkıntının içine batarız. Oh’lar o rahatlıklar hep bizden kaçar gider…

      Geriye baktığımızda arkamızda bıraktığımız keder, üzüntü ve göz yaşlarını bırakırız

    Hayattan tat almalı, neşe almalı ve hep gülmeyi öğrenmeliyiz. Sonu değil yeni başlangıçları düşünmeli sonsuzluk içinde kaybolmamalıyız.

z. Keşkelerimiz kalır arkamızda, bitmek bilmeyen keşkeler. Sonu olsun isteriz her yanlışın, sonu olsun isteriz üzüntülerin. Hep isteriz, yine ister yine ümid ederiz. Hayata küsme vakti geldi mi hayat, zaman ve hayatın çarkı senin kaderine ters döner durur. Bazen yapmaktan sıkıldığımız huzur veren şeyleri bile ararız. Önemli olanı kaybettiğimizde anlarız neden önemli olduğunu. Gülüşlerimiz yüzümüzden sönmeyi dursun gitti mi o gülüşler yerine alır o asık suratlar. Aynaya her baktığımızda kendimizi tanıyamayız. Geçmişi düşünür ne çok şeyin hayatımızda değiştiğini düşünürüz. Hayatımızda bazı şeylerin artık yolunda gitmesini temenni ederiz hep. Öyle olması için hayatımızdakileri değişir, kendimizi değiştirir ve yolumuza devam ederiz. Bunu yapanlar bambaşka bir kişiliğe bürünmüşlerdir yapamayanlar daha da bir karanlık içine gömülmeye başlamıştır. Her insanın bir hayali olmalı oh’u olmalı hayatında bir nebze nefes aldırabileceği. Kendini dinlemeli insan, farkını anlamalı kendisindeki eksikliği fark edebilmeli. Zaman öyle bir sonsuz ki akar gider saniyeler, dakikalar, aylar derken seneler birbirini takip eder akıp gider bir su misali. Hayatımızda arkamıza baktığımız da pişmanlıklar az olmalı. Küçük şeylerden nefes alabilmeyi öğrenmeliyiz hayattan. Gülmenin sonu olmamalı. Yanan mum gibi hiç sönmemeli, sönmesine müsaade etmemeliyiz. 

Gerçek Huzur

     Gerçek ve gerçek olmayan düşler, düşünceler etrafımızda bizi ablukaya almaktadır. Bizler severiz mutlu olmayı, neşe katmayı severiz etrafımıza. Gördüğümüzü yansıtırız çoğu  çok yakın olduğumuz sevdiklerimize. 

Huzuru; kuşlar gibi sema’larda uçmak sanırız. Hayal dünyamızda istediğimiz gibi yaşamak sanırız her zaman.

    İnsanoğlu bu evrende huzur aldıkça ve huzur verdikçe daha anlamlıdır. Sadece “Bana huzur versinler” yeter mantığı yanlıştır bence.  İnsanlar sadece huzur aldığında huzurlu olmazlar. Mutlu etmek, bir başkasının yüzünü güldürmek insanı mutlu eden etkendir. Herkesle içindeki mutluluğu paylaşmaktır , huzur.

Yaşanmışlıkları ve anıları paylaşmaktır huzur.  Yazdıklarımı kaleme aldığımda hissettiğimdir, huzur.

Yazarken huzurluyum , düşünürüm elbet benim gibi düşünenlerde bu yazdıklarıma ortak olacaktır diye benimle. 

            Kimileri içine kapanmayı huzur olarak görüyor. Bu seferde yalnızlıkta arar oluyor huzur ve mutluluğu. Bir süre rahatladığını düşündükten sonra yine huzursuz hissetmeye başlar ve yalnızlığa atar bu sefer huzursuzluğu.

     Aslında hep istediklerimiz bizi mutlu edecek düşüncesindeyiz.  Çoğu zaman maalesef bu böyle olmamaktadır. Bizim mutlu olduğumuz şeylerden bir başkası hoşlanmayabiliyor. Örneğin; son ses müzik dinlemek, istediğimiz her yerde istediğimiz gibi hareket etmek gibi. Bizlerin huzuru bir başkasının huzurunu kaçırdığı an biter. İnsan bu evrende tek kendi hayatını yaşamamalı etrafındaki canlıları da görmeli.

            İnsan, kimi zaman başkasının hayatına karışır ve o kişileri üzer, huzursuz kılar onları. Hakkımız var mıdır buna? Başkalarının en kötüsü en sevdiğin insanların canını bezdirmek değil midir..? Zaten insan patlamaya hazır bomba gibidir, çok çabuk değişebilen bir kişiliği vardır. Peki ağzımızdan çıkan lafların dönüşü var mıdır ? Laf bir kere ağızdan çıktıktan sonra o kelimeler gider usulca karşımızdakinin kulağına. Bu sefer bir telaş başlar ” Ne dedim ben” , “Nasıl böyle bir şey derim ben” lafları.

Tabi kırmak kolaydır, peki o  kalbi ya tamir etmesi ? İşte o  çok zordur kırılan cam ne zaman eskisi kadar sağlam olabilir ki..? Dilimize sahip çıkamayız çoğu zaman hele ki birazda ne dediğimiz önemli değilse, korkmayız kalp kırmaktan. Ben inanıyorum ki herkeste biraz vicdan var. Kim ister kendi kalbinin kırılması..? İnsanoğlu o kadar gaddarlaşmamalı çevresine karşı. Huzurlu olmak, kendini tatmin etmek için başkalarını kırarak mutlu olmamalı. 
            Her şeyde huzur aramalı, en ufak şeyden mutlu olabilmeyi çıkarabilmeli insan. Şelaleden akan suların huzurunu insan verebilmeli etrafına.Her zaman yaşamalı hayatı, devam ettirebilmeli huzuru. Kuşlar misali uçmasını ve süzülmesini öğrenebilmeli sonsuzlukta.

Sadece Yaşamak

                                                        SADECE YAŞAMAK

       Güzeldir yaşamak huzurluyken, dertsizken kuşlar havada ötüşürken. Güzeldir hayatın içinde olmak hayatı yaşamak. Kimi zaman her şeye rağmen gülmektir bir nebze hayata.

        Hayatlarımız uzun görünür; halbuki ne kadar kısadır. Her gün televizyonlarda haberlerde, gazetelerde hatta yakınlarımızdan duyuyoruz biri hayata yeni gözünü açmış biri hayata veda etmiş. Gelen ağlayarak gelmiş giden arkasında ağlayanlar bırakmış. Ne kadar acımasız ve vefakar bir hayat değil mi ? Önce sevindirip sonra ağlatmak ne kadar vicdanlı ki … Düşünceler hiç aklımızdan çıkmaz o mutluluklar o üzüntüler. Ne kadar ironik bir durum aslında gülerken ağlamak, ağlarken gülmek. İnsanoğlu o kadar karamsar ki hangi duygusunu ön plana çıkaracağını bilmez.

      Olmalı insanın hayatında yüzünü güldüren, sana güven veren biri. Bir gülüşüyle her şeyi anlamlaştıran ve değiştiren biri olmalı. Hayattaki amacın olmalı seni yönlendirmeli doğru yollara doğru. Yanlışın olduğunda sana bunu incitmeden söylemeli. Ne kadar şanslı böyle birisine sahip olanlara. Ne kadar güzel hayatı böyle bir kişilikle geçirenlere. Kıskanmamak elde değildir böyle arkadaşlıkları, dostlukları. Güvenebileceğin bir daldır bu kişiler hayatta her daim yanında olan sırdaşlarındır. İstemez onlar senin kötülüğünü, istemez yere düşmeni.Tutar hep elinden seni yönlendirir.Güzeldir yaşamak yaşamasını bilene kendisini iyi hissedip yaşamak isteyene. Hayattan tat almaktır, hayata gülmektir güzel olan yaşamak. Hayatın anlamıdır o yüzdeki gülüşler o asık suratlar. Kim istemez bir ömür boyu mutlu yaşamlar bitmek bitmeyen gülüşleri.

      Yaşamak güzeldir gülüşlerle, içindeki huzurla aklındaki güzel fikirlerle. Uzun gibi görünen aslında kısa olan hayata bir tebessüm bırakmaktır yaşamak.

İçimizdeki Acı!

    Vatan sevgisi başkadır, aşkı, ve özlemi apayrıdır bizlerde. Vatan tutkusu öyle bir şeydir ki içimiz kan ağlıyor şehit haberlerini duydukça. Her kötü haberde içimizden bir parça eksiliyor.

     Bende bir erkek evladıyım, olanlara ben de herkes gibi hayretle bakıyorum sitem ediyorum gencecik fidanların gözlerini sonsuza dek kapayıp bu dünya’yı terk etmesine. Şehit olmak hepimizin isteyeceği bir makamdır; ama gel de sen bunu sevenlerine ve en çokta ailene anlat bakalım ne kadar güzel ne kadar farklı bir duygu bu. Geride bırakıp gidiyor şehitlerimiz, canlarımız, vatan aşıkları bu diyarları. Arkasında bıraktığı çocukları, aileleri, akranları ve tüm sevdikleriyle gidiyor tatlı ve sonsuz uykuya.

    Her sabah kalktığımda telefonu elime alır güncel haberlere bakarım. Duymaktan ve görmekten bıktığım şehit haberlerini görürüm içim yine kan ağlar. Vicdanım yine sızlar giden gencecik akranlarıma. Sonra görürüm televizyonda ana gözyaşları içim buruk olur, kalbim sızlar içten içe kalbim ağlar. O hain kurşun benim de kalbime saplanmış gibidir. Şehit olmak güzel bir şeydir, güzel bir makamdır bizi yaradanın karşısında. Gel de geride bırakabileceklerini bir düşün, ah işte o an ölür ölür dirilirsin. Arkasında istemez şehit, gözü yaşlı analar-akranlar-sevdikleri…

    İçimizde bir ukte olarak kalır her zaman, unutamazsın o son gülüşleri, son fotoğrafları. Gidiş o gidiştir, asla akıllardan silinmeyecek bir gidiş.

    Şehidim sen rahat uyu, sen gibi vatan sevdalısı çoktur bu diyarlarda. Sen rahat uyu adın ve namın bu diyarlarda asla unutulmayacak . Unutma şehidim bu vatan ebediyen bizlerin kalacak…  Her zaman yanımızda olacaksınız ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ.

Doğru ve Yanlış Tercihlerimiz

                                                    Doğru ve Yanlış Tercihlerimiz

        İnsanın hayatında yaptığı tercihler hayatına yön verir. Ona göre doğru ya da yanlış bir yola sapar. 

         Tercihlerdir hayatlarımızı şekillendiren; belki tekrar geri dönüşü olmayan tercihlerdir bizim hayatımıza yön veren. Hayatımızın her anlamında bu böyledir; arkadaş-sevgili -dost seçimi ve iş seçimi gibi. Yanlış yapmaktan korkar ama bazen bile bile yanlış kararlar alır hayatımızın zorlaşmasına neden oluruz. Elbet kaderimiz önceden ilahi güç tarafından bilinir; ama kendi tercihlerimizi kendimiz belirleriz. Önümüzde birçok yol olabilir ama seçmiş olduğumuz yolun sonundaki kader bellidir yani tercihimizdir bizi o yola götüren. Bazen geri dönüşü olmayabilir tercihimizin bu sefer ”keşke” lere kalır hayatımız. Keşke yapmasaydım, keşke almasaydım keşke istemeseydim gibi diye devam eder keşkelerimiz. Kim bile bile yanlış tercih yapmak ister ki ?Ama bazen bilemediğimiz için aldığımız kararın sonunu hata yaparız. Hatasız kul yoktur elbet hatalar yapacağız ona göre hayatımızda tekrar aynı hataları yapmamaya çalışırız. Hayatımızda birden çok yol birçok tercih olması bir açıdan da bizim için kendimizi tanımak zorlukları aşmak için iyi bir sebeptir. İnsan bazen kendisini bile zor anlar, tanıyamaz. Bir çocuk gibi her şeyi yavaş yavaş ayırt eder; doğruyu yanlışı gibi. Biliriz aslında aldığımız kararın yanlış olduğunu sonucunun iyi olmayacağını ama yine de bildiğini okuruz. Biz insanlar nefisiyle boğuşuruz çoğu zamanda nefsimize yenik düşebiliriz. Bugün dost diye paylaştığımız sırlar bir gün düşman olur bize. Bir düşmanının dilinden dökülüverir. Bilemezsin sonucun ne olacağını senden neler götüreceğini. Yanında olanla olmayanın tercihi senin tercihin değildir. Hayat sana bir şekilde doğruları öyle ya da böyle gösterir. 1 karar al ama 40 düşün.Düşünmekten kim ne kaybeder; her getiri ve götürüsünü düşün sana. Pişman olmayacak kararlar almaya çalış ki önündeki yollar seni arzuladığın hayallerine ve hedeflerine götürsün. Keşke’lerden kurtul ki sonradan keşke deme. Kendine bir yol çizki sen başkalarının yolundan değil başkaları senin yolundan gitsin. Karar almak zor da olsa kendi kararların olsun, hata yapmış olsanda kararlarının arkasında dur.

                          Doğru tercihlerdir hayatını anlamını sana gösteren…

Hayattaki Tercihlerimiz – Seçilmeyen Yol

Bir güz ormanında yol çatalına vardığımda

İki yola birden giremediğime hep yandım

Tek yolcu olmanın çaresizliğinde o gün

Yollardan ilkine derinlemesine baktım

Çalıların arasında dönüp kaybolduğu yere kadar.

Nedense ikinci yolu seçtim birden

Belki de daha az çiğnendiğini zannettiğimden

Sanki o daha çimenli, daha aşınmamış görünüyordu

Oysa dikkatli bir gözle baksaydım eğer

Anlardım her iki yolun da çok yolcusu olduğunu.

O sabah sakinliğinde her iki yol da önümde

Ayak izleri olmadan uzanıp gidiyordu

Ben birinci yolu başka bir güne bıraktım kendimce

Bilmeden bir yolun bittiği yerden başkasına geçildiğini

Ve yola çıkıldı mı bir kez artık dönülmediğini.

Bundan böyle bu seçimi ben derin bir ah ile anacağım

Yıllar yılı her yerde ve her zaman:

Bir ormanda yol ayrımına geldiğimde ben

Üzerinden daha az geçilmiş yolu seçtiğimi

Ve bu seçimle kaderimi kendi elimle çizdiğimi.

Robet Frost.

Hangi Hayal Hangi Gerçek!


                                     Hangi Hayal Hangi Gerçek

        Hayatları şekillendiren yön veren biz kendi tercihlerimizdir. Hayaller kurar ona göre çabalar ve sonuç bekleriz.

        Günlük yaşamımızda bir gayemiz olduğu için çabalar kendi adımıza güzel hayallerimizi gerçekleştirebilmek için çabalarız. Herkesin muhakkak hayalleri vardır peki ama bu hayalleri gerçekleştirmek için neler yapıyoruz ? Başkalarının hayalleriyle mi hayatımıza yön veriyoruz, yoksa hayallerimize inanmadığımız için mi hayallerimizin peşinden koşmuyoruz. Fakir zengini, zengin sağlıklı insanın yerinde olmayı ister. Hayatta hep bişiler eksik veya saklıdır. Ne kadar zenginiz aslında sağlıklıysak kimseye muhtaç değilsek. Küçük şeylerden mutlu olabilmek ne güzeldir.  Günlük hayatımızda yolda yürürken güzel arabalar, güzel giyinmiş insanlar görür onlara özenir onlar gibi olmak isteriz. Başkaları hayallerini yaşarken bizde o hayallere bürünürüz kendi hayal dünyamıza ekleriz bir düşünceyi daha. Hayali yokmuş gibi  yaşayanlara ne demeli ? Onlara sitemim başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için yaşamamalı. Bu iş hayatında ve sosyal hayatta maalesef bu şekilde olmaktadır. İş hayatında ne kadar çalışırsak çalışalım elimize geçen ücret sınırlıdır. Bir hayalimizi gerçekleştirirken diğer hayallerimiz için zamana ihtiyaç vardır. Bizlerin şirket sahiplerinin  hayatlarını kıskanırız onları hayallerine yaklaştırmak için daha çok çalışırız bizim kazanımlarımız ortadadır..

     Amaçsız olmamalı insan kendisi için hayatı için ;geleceği için ve huzuru için var olmalı. Bir hedefi olmalı peşinde koşabileceği ve hayaline kavuşabileceği bir adım atmalı. Hayalleri için yaşarken kendinden ömründen çalmamalı insan. Mutlu olabilmek adına çabalamalı . Başkalarının hayalleriyle yaşamamalı kendine bir gelecek çizmeli ve hedefi için uğraşmalı. Hayattan gördüklerini bir ders niteliğinde  aklına yazmalı ve ona göre hareket etmeli.

      İmkansız diye düşündükleri belki bir gün gerçek olacak ve o zaman hayatın anlamına daha yakın olacağız bunu kim bilebilir ki ? Aklımızdaki gelgitlerin etkisinden uzaklaşmalı önümüzdeki yollara ve hayallere kendimizi vermeliyiz. İşte o zaman imkansız diye bir şeyin olmadığını anlarız. Her çaresizliğin bir umut kapısı açtığını yeni insanları hayatımıza soktuğunu göreceğiz ve işte o yeni insanlar bize ışık olabilecek ve kendimizi daha iyi tanımamıza olanak sağlayacaktır. Gerçek hayaller bizim kurduğumuz gerçeklerdir. Başrolünde bizim olduğumuz senaryoyu bizim belirlediğimiz hayallerdir. İnanmışlıklardır hayallere bir adım daha atıp yaklaşmamızı sağlayan.

                                     Hayat en çok hayal edip onun peşinden koşanlara gerçek olacaktır.

Bitmek bilmeyen Değişiklikler

                                                   Bitmek Bilmeyen Değişiklikler

       Hayat uzun kader uzun; zaman kimine göre çok kısıtlı olan bir dünya da yaşamaktayız. Her an bir kez yaşanıyor ve bir kez o hazzı alıyoruz.

        Dünya yine dönmeye güneş yine doğmaya ve batmaya devam ediyor. Dünyaya birileri geliyor yine birileri gidiyor. Bir hayat bahşediliyor evrende yeni bir yüz, yeni bir kişilik ve yeni bir vücut. Kaderleri, kederleri ayrı farklı hikayeler başlıyor. Bir bebek misali önce ilk adımı atarken sallanıyor yıkılmıyor sonra ikinci adımı attığında hayata daha sağlam basıyorsun. Yanlışlar yapa yapa, yaşaya yaşaya öğreniyorsun gerçekleri. Hayatımıza bir sihirli el dokunuyor ve tam her şey bitti derken senin yüzündeki tebessümün oluyor. Bir başka oluyor hayatı yaşamak; yeniden.İmkansızlıktır belki ulaşmak istediğin hedefte hayaller kurar durursun onunla da mutlu olmasını bilirsin. Gerçekten imkansızlık mıdır bu yoksa ? Bu düşünceler ve hayaller filmdeki imkansız aşk imkansız hayat gibi mi acaba? Açılırsın hayata ne olduğunu ne düşündüğünü ama bazen dilinden çıkıp karşındakine açılamazsın. Anlatamazsın kendini yanlış anlaşılmaktan korktuğun için. Karşındakinin senin düşüncelerini ve hayallerini küçük göreceğini düşündüğü için fakat pes etmezsin. İmkansızlığa karşı tüm olumsuzluklara karşı pes etmezsin. Anlamsız anlamsız gülersin aklına geldiğinde bu düşüncelere. İki arada bir derede kalırsın bazen acaba  mı diye düşünürsün sonra kendini susturur kendi düşünceni örtbas edersin.

          Her hayat bir başka hayatla şekillenir en olmayacak zamanda tam güvenini kaybetmeye yakınken tekrar hayata sımsıkıca tutunur ve ümitlerinin hayaline kapılırsın. Kim olduğunu hatırlarsın her şeye hayata karşı dik durursun. Arzuların artmaya başladıysa hayatınla ilgili değişiklikler devam ettikçe Sen şekillenmeye başlamışsındır hayatın içinde. Değişiyor günler, aylar, yıllar ve insanlar. Hayata dair her şey değişiyor değişime ayak uydurmak gerek yoksa hayat sana deprem etkisi gösterip seni sarsmaya başlar. Hayatı yaşamalı, zevkiyle tadıyla mutlu olmasını bilmeli değişen hayatta da gülmesini bilmeli.

                                                                            Bir balık misali yaşamalı anın içinde….

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın